DAMAR SERTLİĞİ

Damar sertliğinde Avrupa birincisiyiz

Biliyor muydunuz?
ABD’de yapılan araştırmaya göre, her yıl yarım milyondan fazla ölümün sebebi koroner arterio skleroz sebebiyleymiş.
Bu oran bütün ölümlerin % 33’üne karşılık geliyor.
Avrupa’da da ölümün ilk sebepleri arasında damar sertliği varmış.
Türkiye’de istatistikler ne diyor?
Antalya’da düzenlenen “Türk-İtalyan Hipertansiyon ve Aterio skleroz Kongresi”nde yapılan açıklama bir birinciliği (!) müjdeliyordu…
Koroner damar sertliği hastalığında Avrupa birincisi olduğumuzu.
Ülkemizde 30-35 yaşında enfarktüsten ölen insanlar olduğunu.
Ve ne yazık ki, Türkiye’de görülen damar sertliği vakalarında kötü ve yanlış beslenmenin, kolesterolün ve en önemlisi sigaranın dehşetli bir rol oynadığı açıklanıyordu…
Daha da üzücü olanı, bu rahatsızlığın kadınlarda da, en az erkekler kadar yaygın olduğuydu.
Yapılan bir açıklamada elli yaş ve üzeri kadınlarımızın % 75’i fazla kiloluydu.
Ve bir konuya daha dikkat çekiliyordu?
İnsanların ekonomik refahı, gelişmişlik derecesi arttıkça arttıkça, beslenmeleri de doğallıktan uzaklaşıyor. Böylece ortaya enteresan bir şey çıkıyor.
Diyeceksiniz ki, bizim neremiz gelişmiş?
Haklısınız, bize has motorumuz, uçağımız, bilgisayarımız vs. yok.
Ama maşallah buz dolaplarımız çeşit çeşit markalı ürünlerle dolu. Üstelik çoğunun üzerinde “sağlığınız için” yazıyor. Çoğu da doğal besinler değil.
Sonracığıma işten güçten her türlü sosyal etkinliği unuturuz ama boğazımızı hiç ihmal etmeyiz.
Vaktimiz de olmasa, ayakta ve çabuk çabuk fast food türü yiyecekleri göndeririz mideye gider…
Sonra da işte,
Damar sertliğinde de Avrupa birincisi oluruz.
Ne dersiniz, damar sertliği nedir bir bakalım mı?

Damar sertliği nedir ?

Arter kelimesinin yabancısı değilsinizdir. Hani bazen, hava ve yol durumu haberlerinde trafikteki yoğunluk anlatılırken spiker şöyle der:
“Ana arterlerde durum normal seyrediyor. Herhangi bir yoğunluk bulunmuyor.”
Siz de spikerin bu sözlerinden ana yolları kast ettiğini rahatlıkla anlıyorsunuz.
“Arteiro-skleroz” denilen tıbbi terim de, ana damarlarımızdan olan atardamarlarda yaşanan yoğunlaşmayı işaret ediyor.
Damar sertliği, sadece kalp damarlarını değil, boyun böbrek ve çevre damarlarını da ilgilendiriyor.
Beyin damarlarının kireçlenmesine bağlı ölümlerin, ABD’de kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sırayı aldığı belirtilmekte.
Enfarktüs vakalarının hemen tamamına yakınına, şeker hastalığı vakalarının da neredeyse yarısına yakınına sebep damar sertliği olarak açıklanmakta.

Atardamarlar çok önemli

Evet hem de çok önemli.
Bir kere atardamar kalpten pompalanan kanı alıp vücudun organ ve dokularına götüren damarlar.
Atardamarlar dolaşım sistemimizin başlıca elemanlarından.
Bu damarların içinde kan ile birlikte ayrıca bütün hücrelerin yaşaması için gereken oksijen de taşınır.
Atardamarlar kalpten kalın bir oluk şeklinde aorta çıktıktan sonra, vücudun genel yapısına göre kollara, dallara ayrılır. Bu dallar çoğaldıkça daralır, yani incelir; inceldikçe çoğalır ve vücudun en uç noktalarına kadar kılcal damarlar halinde oksijeni ve gereken maddeleri taşır.
Vücudumuzda altmış dört hatta atardamar vardır. Yani vücut baştan başa atardamar ağıyla örülmüştür.
Aynı zamanda atardamarlar, vücudumuzdaki kan dolaşımını düzenleyen ana damarlardır.
Ama maalesef zaman içinde bu damarlar yağ parçacıklarıyla, pıhtılarla, şunla bunla dolmakta ve iç kısmı daralmaktadır…
Atardamarın sağlıklı olmasını bir düşünseniz ya…
Pırıl pırıl bir damar ağı...
Kalbiniz kan pompaladığında bu damardan vücuda gerekli oksijen ve gıdalar ne kadar bol ve rahat ulaşıyor…
Öte yanda pıhtılarla tıkanmaya başlamış, birçok yerde daralmalar meydana gelmiş bir atardamar şebekesini düşünün…
Kan deveranı istenildiği gibi olmaz.
Vücudun kan ihtiyacı yüzde yüz oranda dağılamaz.
Organlar yeteri kadar oksijen alamaz…
Kalp bu ihtiyacı karşılamak için daha fazla güç harcar.
Damarlar yeteri kadar açık olmadığı için istenilen zamanda istenilen oranda kan ve oksijen akışı gerçekleşmez.
Damar ne yapar?
Bu yoğunluğu gidermek için kendi kendine var gücüyle uğraşır. Strese girer…
Bu kez damarda kasılmalar, sertleşmeler başlar. Damarlardaki doğuştan var olan esneklik ve yumuşaklık ortadan kaybolur.
İşte damar sertliği denilen hastalığın gözümüzde canlandırılması böyle.

Hangi damarlar tehlikede ?

Kalp ve dolaşım sistemi bir bütündür. Kalp damarları, kol ve bacak damarları damar sertliğinin ve damar tıkanmalarının daha çok görüldüğü bölgelerdir.
Bu bölgelerde dolaşım sisteminin daha fazla etkilenmesinin nedeni yardımcı damarların fazla olmayışıdır.
Diğer bölgelerde meydana gelen bozukluklar bölgeye giden diğer damarlar tarafından dengelenir.
Hasta belirgin bir rahatsızlık duymaz. Ancak kalp, kol ve bacak damarlarında meydana gelen değişiklikler bu damarların beslediği bölgelerde çok daha kısa süre içerisinde hissedilir.

Damarların içi nasıl pıhtılaşıyor ?

Bir damar düşünün İçerisinden kan dolaşıyor. Ama herhangi bir sebeple damarın iç kısmında bir dengesizlik baş gösteriyor. İşte bu herhangi bir sebep tam bilinmiyor.
Dengesizlik sebebiyle damarın iç kısmında mini zedelenmeler oluşuyor.
Daha önce hiçbir şeye takılmadan damar içinde ilerleyen kandaki trombosit denilen maddeler bu zedelenmiş bölümlerde kümelenmeye başlıyor.
Her yapışan trombosit, birçok etkileyici madde salgılıyor
Bu da damar duvarındaki kas liflerinin çoğalmasına sebep oluyor.
Daha sonra bu bölgelere kolesterol fibrin, kalsiyum birikmesiyle damar ileri derecede daralıyor.
İşte damarların içi böyle pıhtılaşıyor.

Damarların içi niçin pıhtılaşıyor ?

Asıl sorun da burada işte…
Doğrusu tıp bunun sebeplerini net olarak açıklayamıyor. Gerçekten bu durum nasıl açıklanabilir ki?
Bir su şebekesini düşünün. İlk döşendiğinde pırıl pırıl iken zaman içersinde boruyu açıp baktığınızda içinin kir ve pasla dolduğunu hatta kimi yerlerde neredeyse tıkandığını görürsünüz?
Oysa o borulardan su haricinde bir şey akmamıştır?
Peki nasıl o hale geldi borular?
İşte bu soruya nasıl cevap verirseniz, damarların zaman içinde bu hale gelmesine de cevap verebilirsiniz.
Canım bunun bir sebebi olmalı illa ki mi diyorsunuz?
Ona kaldıktan sonra sebep bulmak çok kolay…
İşte yediğimiz ve içtiğimiz her şey bunun sebebi olabilir. “Şu yiyecek size damar sertliği yapar” diyemezsiniz.
Nasıl diyebilirsiniz ki?
Bir insana dokunan bir gıda başka birine hiçbir şey yapmayabilir.
Ama bir genelleme yapılacak olursa ne denilebilir?

Damar sertliğine neler sebep oluyor ?

Eğer bir genelleme yapılacak olursa,
-Hiperlipidemi dedikleri, kanda yağ miktarının fazla olması hali, yani kolesterol,
-Yüksek tansiyon,
-Alkol almak,
-Sigara içmek,
-Şişmanlık
-Gut hastalığı
-Şeker hastalığı
-Frengi,
-Dengesiz ve yanlış beslenme
-Karaciğer yetersizliği,
-Aşırı hareketsizlik,
-Sinir bozuklukları, vs. damar sertliğinde akla gelecek sebepler arasındadır.
Yani tüm bu sayılanlar, atardamarların iç kısmının pıhtı tabakalarıyla dolmasına ve damar sertliğine sebep oluyor öyle mi?
Hayır öyle değil.
Ya ne?
Bakın, damar sertliği denilen rahatsızlığın, zaman içinde nasıl geliştiğini, ancak su borusunun içinin nasıl zamanla dolduğunu örnek vererek canlandırmaya çalıştık.
Zaten tıp otoriteleri de kesin bir sebep ortaya koyamıyor.
Arterio skleroz’un nasıl oluştuğuyla ilgili birçok varsayım ileri sürülmüş ama hiçbiri geçerlilik açısından henüz kesinlik kazanamamış. Uzmanlar bu konuda görüş birliğine varamamışlardır.


Damar sertliğinin oluşumu hakkında farklı görüş ve öneriler

Bu bölümü, çok merak ediyorsanız okuyabilirsiniz.
Kimi uzmanlar, “arterio sklerozun meydana gelmesine sebep yağlardır” diyor.
Görüşünü de şöyle açıklıyor:
“Atardamar duvarı içten dışa doğru iç, orta ve dış olmak üzere üç ana tabakadan meydana gelir:
İç tabaka: Bir kat hücre ile onun altında yer alan elastik bağ dokusundan meydana gelir.
Orta tabaka: Daha çok, kas dokusundan meydana gelmektedir.
Dış tabaka: Tamamen bağ dokusundan meydana gelmektedir.
Şimdi kalp kanı pompalıyor…
Kan içinde neler var?
Neler yok ki…
İşte trombosit hücreleri, trigliserit, fosfolipit ve lipoprotein benzeyen yağlar vs var.
Bunlar da ne demeyin?
Her birini açıklamak sayfalar alır.
İsterseniz sadece bir tanesini, örneğin fosfolipidi açıklayalım:
Hani karaciğer fazla yağları depo eder. Ama önemli olan karaciğere fazla yağ göndermemektir.
Sağlıklı bir kimsenin vücudu karaciğere fazla yağ göndermez. Çünkü, yağ toplanmasını azaltan ve yağları karaciğerden atan maddeler görevini tam yapar.
Bu organizasyonu kim düzenler?
İşte kanda bulunan fosfolipid düzenler…
Şimdi bu organizatörün görevini aksattığını bir düşünün. Bakalım ne oluyor?
Her tarafı yağ içinde kalıyor.
Karaciğer de yağlanmaya başlıyor. Damar içi de atılması gereken yağlarla dolmaya başlıyor…
Bu nasıl mı oluyor?
E her nefes alış verişte kalp tıkır tıkır çalışıyor.
Vücut kan istiyor…
Kalp de sürekli kan pompalıyor…
Kalbin pompalaması esnasında, kanın basıncıyla bu kontrol dışı yağlar atardamar duvarının iç tabakalarına doğru itiliyor.
Yağların çok fazla, yağ moleküllerinin büyük olması ve atardamar duvarının esnekliğini yitirmesi durumunda yağlar, atardamar duvarının iç ve orta tabakalarına presleniyorlar…
Bu sefer atardamar duvarındaki enzimler, bu yağ moleküllerini parçalayarak kolesterol, yağ asitleri ve başka maddelerin açığa çıkmasını sağlıyor.
Bu açığa çıkan maddeler atardamar duvarını tahriş etmeye başlıyorlar.
Damar duvarındaki hücreler, bu tahribata tepki gösteriyor. İltihaplı bir tepki…
İltihap sonucu gelişen sert bağ dokusu, aynı zamanda farkında olmadan damar duvarını sertleştiriyor.
Bu mücadele esnasında tahribata uğrayan atardamar duvarında, kolayca parçalanabilen yeni kılcal damarlar beliriyor.
Bu kez iltihaplı tepki daha da artıyor.
Artık o bölgelerde kan deveran sistemi istenilen düzenini kaybediyor.
Bir zaman sonra ne oluyor?
Yağların sürekli birikmesi ve atardamar duvarının belirli noktalarda kalınlaşması, damar duvarının içeriye doğru katlanmasına ve aterom plakları adı verilen mini kitlelerin meydana gelmesine sebep oluyor.
Aterom plakları parçalanabiliyor, ülserleşebiliyor, ezilerek pelteleşebiliyor.
Ülserleşme durumunda, dolaşımdaki trombositlerin plak üzerinde birikmesiyle pıhtılaşma süreci başlıyor.
Bu, daha ileride pıhtı oluşumuna ve damar tıkanmasına yol açıyor,
Pıhtıdan kopan parçalar kan dolaşımıyla taşınarak daha küçük çaptaki atardamarları tıkayabiliyor ve çok ciddi sonuçlara neden olabiliyorlar.
Bu bir görüş…
Ama olay % 100 böyle mi gelişiyor?
O konuda kesinleşmiş bir karar yok…
Kimi uzmanlar da diyor ki?
Bu yağ birikmesiyle ilgili gelişmeler böyledir ama bu gelişmelerin başlangıcındaki etkenler farklıdır.
Nedir peki farklı etken?
Atardamar duvarının iç tabakasındaki bir lezyona bağlı pıhtılaşmadır.
Lezyon nedir?
(Herhangi bir sebebe bağlı olmadan meydana gelen hastalık belirtisidir.)
Yani,
İç tabakadaki küçük bir lezyon, o bölgede trombositlerin birikmesine sebep olur.
Trombosit nedir?
(Kanın en küçük hücresidir. Kanın bir milimetreküpünde, 200 bin ila, 400 bin trombosit bulunur.)
Bu da hastalık zincirini ilk halkası oluyor ve normalde olmaması gereken pıhtılaşmayı başlatıyor.
Bu durumda yağların damar duvarına girerek yerleşmesi, her ne kadar damar sertliği için gerçekten bir sebep olsa da, bu durumu ilk başlatan lezyona bağlı pıhtılaşma oluyor.
Bu da bir farklı görüş.
Olay % 100 böyle mi gelişiyor?
Kesinleşmiş bir karar yok…

Damar sertliği nelere sebep olabilir ?

-Damar sertliği, sadece kalp damarlarını değil, beyin böbrek ve çevre damarlarını da ilgilendirir.
-Enfarktüs vakalarının hemen hemen tamamında ölüm sebebi, damar sertliğidir.
-Şeker hastalığında % 50 ölüm sebebi damar sertliğidir.
-Beyin trombozu, yani beyne giden kan damarlarının pıhtı veya kolesterol plakları oluşarak tıkanmasının sebebi damar sertliğidir.
-Beyin kanamasının başlıca nedeni damar sertliğidir.
-Bacak kangrenlerinin büyük bir bölümünde sebep damar sertliğidir.

Hangi yaşlarda ve nasıl görülür ?

Hiçbirimiz doğduğumuz gibi sıfır kilometre değiliz.
Yapılan araştırmalarda, insanların tamamına yakın kısmının, damar sertliğinin ilk safhalarını geçirdiklerini göstermiştir.
Üç yaşından büyüklerin hepsinde, aortta bu tip bir bozukluğun mevcut olduğu,
Yirmi yaşından büyüklerin hepsinde ise, koroner damarlarda bu deformasyonun bulunduğu anlaşılmıştır.
Ancak,
Damar sertliği ancak klinik tablo olarak ortaya çıkabiliyor.
Yani, damar genişliğinin % 80’i kapanmadan herhangi bir belirti ortaya çıkmıyor.
Vücut yine de canla başla görevini yerine getiriyor.
Belirtilerin çıkması genellikle kırk yaş ve üzerinde oluyor. Ama günümüzde yukarıda söylediğimiz dengesiz beslenme sebebiyle bu yaş otuzbeş yaşa kadar inmeye başlamıştır.
Şeker hastalığı, böbrek hastalığı gibi kanda yağ düzeyinin yüksek olduğu hastalıklara yakalananlarda damar sertliği daha yaygındır.

Belirtileri nelerdir ?

Arterio sklerozun yani damar sertliğinin, iki kere iki dört eder gibi net bir belirtisinin olmadığını söyleyebiliriz.
-Baş dönmesi,
-Baş ağrısı,
-Titreme,
-Yürürken sendeleme,
-Düşünme ve öğrenme gücünde zayıflama,
-Sinirlilik veya damarın sertleştiği bölgelerde ağrılar görülmesi,
-Dokulara yeterli oksijen iletilememesi ve söz konusu bölgedeki kan dolaşımının engellenmesi,
Beyne alınan oksijen azlığına bağlı olarak;
-Görme ve konuşma bozuklukları,
-İlerleyici bellek yitimi, anlık bilinç yitimleri,
-Yer ve zaman kavramlarının bozulabilmesi,
-Kol ya da bacaklarda kas gücünün ani ve geçici olarak zayıflayabilmesi,
-Hastalık kalbi tuttuğunda, kalp kasının kasılma gücü, gelen oksijenin yetersizliği nedeniyle zayıflaması. Kalpte ritim bozuklukları görülmesi,
-Bazen spazma yol açan göğüs ağrılarının belirmesi,
-Bacak damarlarını tutarsa yürüme sırasında kramp ağrıları olması,
-Deride kalınlaşma ve rengin koyulaşması,
-Bacaklarda ısı düşmesi ve zamanla kangren gelişmesi,
-Böbrek atardamarlarının tutulduğu durumlarda, kan basıncının yükselmesi,
-Böbrek hareketlerinde hafif bozukluklar,
-Sık idrara çıkma.
-Bedensel ve ruhsal çalışma gücünde azalma
-Gündüzleri bile uyuma ve uyuklama
-Zayıflık ve solgunluk
-Hafıza zayıflığı
-Çabuk yorulma ve kalp çarpıntısı

Kolesterol ile ilişkisi

Kolesterolün arterio skleroz meydana gelmesindeki rolü halen bir tartışma konusu.
Bir ara damar sertliğiyle kolesterol neredeyse sebep sonuç olarak gösterilmişti.
Daha sonra damar sertliğinde kolesterolün etkisi olduğu görüşü giderek azaldı.
Şimdi ise kolesterolün damar sertliğinde ne derece etkili olduğu araştırılmaya devam ediliyor.
İnsan vücudu birçok hayvandan farklı olarak kolestrini bulamazsa kendisi üretiyor. Çünkü cinsiyet hormonları da dahil, birçok önemli maddeye yapıtaşı oluşturuyor. Bu yüzden kolesterol damar sertliği konusunda suçlu tutulmamalı.
Ama şubir gerçek ki bu rahatsızlık bol yağlı besin tüketen kimselerde daha sık görülüyor.
Dolayısıyla dengeli ve doğal beslenmenin önemi çok büyüktür.

Hipertansiyon ile ilişkisi

Yüksek tansiyon, şüphesiz damar sertliğini ilerleten etken. Çünkü yüksek tansiyonda atardamar duvarına kan basıncı daha şiddetli olur. (Bkz.yüksek tansiyon)
Ne ilginçtir ki, araştırma sonuçlarına göre, atardamar duvarındaki kolesterol miktarı, besinlerle alınan ya da kanda bulunan kolesterol miktarından çok, yüksek tansiyonla ilgili.
Bir kimsede hem yüksek tansiyon hem de damar sertliği varsa bu kişinin riske daha fazladır.
Çünkü, damar sertliği damarların esnekliğini azaltırken, yüksek tansiyon bu damarlara kan basıncını artırarak ters orantı meydana getirmektedir.

Hastalığın tedavisi

Geleneksel tıp arterio sklerozun nedenleri bilinmediğinden, bu hastalığa has özel bir tedavi yöntemi uygulamıyor.
Hastaya belirli bir beslenme programı izlemeleri öneriliyor.
Aşırı yağlı besinlerden uzak durulması gerekiyor. Çünkü yağların damar sertliği oluşumundaki etkisi çok fazla.
Damar sertliği teşhisi konan kimse, perhiz yapmalı, alkol ve sigara gibi keyif verici maddeleri bırakmalı, özellikle margarin yağları, yumurta, hatta tereyağı ve benzeri yağlı yiyecekleri terk etmeli, tuzu da azaltmalıdır.
Ayak damarlarında meydana gelebilecek herhangi bir hastalığı önlemek için de dar ayakkabı giymekten kaçınmalıdır.
-Bol kükürt ihtiva eden sarımsak, soğan, turp vb. yenmelidir.
-Zeytin yaprağı, zerdeçal, enginar yaprağı, servi tohumu, limon, elma iyi gelmektedir.

Beslenme tavsiyesi

Sağlıklı beslenme deyince kiminin aklına kimsenin alamayacağı derece pahalı, zor bulunan egzotik yemekler gelebilir.
Oysa her zaman sofraya gelebilecek sebzeler, meyveler, baklagiller ve kepekli tahıllar, örneğin, lahana, pırasa, fasulye, nohut, pazı, bakla, bamya, elma, portakal, erik, kepekli ekmekle de dengeli beslenme gerçekleşir. (Bkz. Sağlıklı beslenme)

Maraş Akupunktur ve damar sertliği tedavisi

Maraş Akupunktur ve Lazer Tedavi Merkezi olarak biz diyoruz ki;
Hastada bir rahatsızlık varsa, sebebi de mutlaka vardır. Organizma bir bütün olduğu için, bir bölgede var olan rahatsızlık bütün vücudu etkileyecektir.
Dolayısıyla hastalığın kaynağına inmek önemlidir. Kaynağa inmeden uygulanan tedaviler yüzeysel olur.
Dolayısıyla Maraş akupunktur olarak biz ne yapıyoruz?
Hastalığın teşhisinde elimizde iki yöntem var.
Birincisi, modern tıpta uygulanan teşhis yöntemi.
Bu yöntem, hepimizin bildiği, bugünkü modern tıbbın imkanlarıyla elde edilen, bütün tahlil, tetkik, röntgen ve MR çekimlerinden yararlanılan teşhis yöntemi.
İkincisi, akupunktur teşhis yöntemleri:
Akupunktur teşhis yönteminde, kollardan nabza bakarak tanı koyma, dil üzerine bakarak tanı koyma, kulaktan dedektör uygulamasıyla tanı koyma vb gibi teşhis imkanları vardır.
Yani böylece bizim,
Hastamızın rahatsızlığını teşhis etmede iki türlü imkanımız oluyor.
Bu da hastalığı tam ve doğru teşhis koymamızı sağlıyor. Doğru teşhis ise tedavi konusunda hem hastaya hem bize büyük bir avantaj sağlıyor.
Gelelim akupunkturun tedavideki etkilerine…
Bir kere şunu rahatlıkla söyleyelim ki,
Damar sertliği tedavisinde de akupunktur, bilinen tedaviler arasında en etkili olanıdır.
Çünkü;
Akupunktur, vücudu bir bütün olarak tedavi eder, yeniler…
Neler yapar?
-Vücuttaki bütün hücrelerinde tamir bakım ve onarım faaliyetine başlar.
-Vücuttaki tüm bağ dokularını kuvvetlendirir.
-Bu dokuların ve kan alması gereken tüm dokuların kanlanmasına sebep olur,
-Vücutta ağrı adına ne varsa hepsini giderir.
-Bağışıklık sistemini düzelterek şişkinlik, gaz, ekşime, kabızlık, gibi birçok rahatsızlığı ortadan kaldırarak vücudun sindirim sistemini düzenler.
-Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
-Ümmin sistemini dengeler,
-Uykusuzluk, sabah yorgunluğu, halsizlik, stres gibi durumları ortadan kaldırır.
-Beldeki ve boyundaki yapısal bozukluğu tedavi ederek, beyne kan ve oksijen gitmesini sağlar.
-Damarların iç cidarlarındaki tahribatı ve pıhtılaşmayı dağıtır.
-Ödem çözücü özelliği sayesinde, damarlar ve sinirlere yapılan baskıyı önler.
Rahatlayan sinirler sebebiyle ağrı ve şikayet ortadan kalkmış olur.
-Vücudu zindeleştirir, gençleştirir.
-Üstelik hiçbir yan etkisi yoktur.

Maraş Akupunktur ve Lazer Tedavi Merkezi
Tel: 0 216 443 83 84